30 Temmuz 2010

Kafa Notları: Ben Biraz..

Sanki defalarca sana seslenmişim gibi geliyor. Neden görünmez olur tüm başlangıçlar bilmiyorum. Sorsam da söylemezler bundan eminim. Bu şekilde, bir takım olmayan değerleri varmış gibi gösterme başarısını sağlıyorlar. Çok bilmiş değilim asla da olmadım ama son zamanlarda gözümün içine sokulan bu kaldırım zihniyetlerin beni epey şaşırttı desem yeridir. Bir taraf da sızlanan karşı cins diğer tarafta paylaşamadığı kalbini boş satırlara dolduran erkek. Hal böyle iken insan düşünmeden edemiyor; ya müthiş bir şansızlık var ortada adeta tanrılar dışlamış eros u ya da bu dert yananlar ve kalpleri boşlukta dolananlar gerçekten bahsettikleri gibi değil. Buna net bir cevap asla veremem. Elimdeki üç beş örnekle yola çıkarsam, umut kavramını bile unutmam gerekebilir. O yüzden sabırla rüzgarın tersine dönmesini bekliyorum..

Tükettiğim çok şey var bu hayatta. En çok canımı acıtanlar ise tek başıma yaşadığım ilkler oldu. Her birini bir kadeh içki ile yutmaya çalışsam da damarlarımdan atabilmiş değilim bu kederi. Artık gözlerimi kapatıp “bu sondu” demek yüzümde bir tebessüm oluşturmuyor. Hayatta en çok net olan şeylerden korkarım. Çünkü sinsidirler, sen fark etmeden ince ince işlerler hayatına, parçayken bütünü göremezsin ama bütün olduğunda paramparça olursun. İşte tam böyle bir dönemdeyim. Tek tek parçalarıma ayrılıyorum..

Söylenmek çok boş görünüyor dimi dışarıdan? Bu hayatta asla tek başına büyüyemezsin ve içine aşk işlememiş kalp sadece monoton bir ritim ile ninni söyler hayatına. Gözümden akan sabah üzeri uykuları değil, geçen zamanın tuzlu yaşlarıdır..

28 Temmuz 2010

Kafa Notları: Başlasın Tatil

Evet evet yanılmadın. Şimdi dinlenme zamanı ve tatilin tadını çıkarma zamanı. Gerçi iki gündür ısınma turları atıyordum ama şimdi kafam rahat. bak bunu söyleyebilmek bile harika bir şeymiş. Şuan ne düşüneceğimi şaşırmış bir haldeyim. Yoğun tedirginlik beynimi pasifize etmiş onca zaman erteleme yapan hayal seferlerim sonunda dünyama iniş yaptılar. Hepsini tek tek karşılayıp şu önümdeki bir buçuk ay onlarla vakit geçireceğim. Çoğu zaman biz birilerine en çok da kendimize, olaylara bir adım geriden bakmayı ve durumun değerini kavramayı öğütleriz fakat bir çok kez bunu başaramayız. İşte böyle zamanlarda hayat tüm sorumluluğu üstüne alarak bunu kendi yollarıyla bize öğretmeye kalkışır. Belki biraz can yakar sıkıntı yapar onun yöntemleri ama kesinlikle her zaman amacına ulaşır. Tartışmasız gene aynısı oldu. Şimdi çantamda bir parça değer kazanmış geleceğim, eskimiş hatıra defterim ve her gün daha da gür atan kalbimle yola devam ediyorum..

27 Temmuz 2010

Kitap Notları: Mülksüzler

  Shevek'in içinde çoşku gizemli bir şekilde, karanlıktan yükselen, akan suyun sesi ve kokusu gibi yükseliyordu. Bir sınırsızlık, açıklık, apaçıklık duygusu kapladı içini, sanki özgür bırakılmıştı. Takver'in başının arkasında gök yükselen ayla aydınlanıyordu: uzaktaki tepeler berrak ve gümüşi bir renkte yüzüyordu."Evet, doğrusu bu," dedi bilinçsizce, başka biriyle konuşuyor olduğunun farkına varmadan; düşünceli düşünceli aklına gelenleri söylüyordu. "Hiç farketmemiştim."
    Takver'in sesinde hala biraz kırgınlık vardı. " Hiç farketmek zorunda kalmadın."
    "Neden?"
    "Herhalde hiç bir zaman olanağı görmedin."
    "Ne demek olanağı?"
    "Gerekli kişiyi!"
    Bunun üzerine düşündü. Bir metre arayla oturuyorlardı, dizlerini tutup kıvrılmışlardı, çünkü hava soğuyordu. Nefesleri boğazlarına buzlu su gibi geliyordu. Düzenli yükselen ayın ışığının altında birbirlerinin nefeslerinin hafif buharını görebiliyorlardı.
   "Bunu gördüğüm gece." dedi Takver, "senin Kuzeybatışı Enstitüsü'nden ayrılmadan önceki geceydi. Bir parti vardı hatırlıyor musun? Bir kısmımız oturup bütün gece konuşmuştuk. Ama bu dört yıl önceydi. Üstelik adımı bile bilmiyordun." Sesindeki hınç gitmişti: Shevek i mazur görmek istermiş gibiydi.
    "O zaman bende, benim şu son dört günde sende gördüklerimi mi gördün?"
    "Bilmiyorum. Ayırdedemiyorum. Yalnızca cinsel değildi. Seni daha önce o yönden farketmiştim. Bu ise farklıydı; seni gördüm. Ama şu anda senin ne gördüğünü bilmiyorum. Seni pek iyi tanımıyordum doğrusu. Yalnızca, konuştuğunda, seni apaçık, her şeyinle görüyor gibi oluyordum. Ama sen benim sandığımdan çok farklı biri olabilirdin. Bu da ne de olsa senin hatan olamazdı," diye ekledi." Sende gördüğüm şeyin gereksinmem olan bir şey olduğunu biliyordum, yalnızca istediğim bir şey değil!"
    "İki yıldır Abbenay'daydın ve beni..."
    "Aramadım mı? Tek yanlıydı, benim kafamdaydı, sense adımı bile bilmiyordun, insan ne de olsa tek başına bir bağ kuramaz!"
    "Eğer bana gelirsen benim bağı istemeyeceğimden korkuyordun o zaman."
    "Korkmuyordum. Senin... zorlanamayacak bir insan olduğunu biliyordum...Peki galiba korkuyordum. Senden korkuyordum. Hata yapmaktan değil. Hata olmadığını biliyordum. Ama sen kendindin. Başkalarına benzemiyorsun. Senden korkuyordum, çünkü benim eşitim olduğunu biliyordum!" Cümlesini bitirirken ses tonu sertti, ama bir an sonra yumuşak bir sesle, hafifçe, " Önemli değil gerçekten Shevek," dedi.
                                                                                                                                          sayfa 153-154
Mülksüzler
Ursula K. Le Guin

24 Temmuz 2010

Kafa Notları: Hangisisin?

Hareket eden siluetler var etrafımda, çoğu bir efendiye hizmet eder gibi hızlı adımlarla bir yerlere doğru gitmekte. Bir de ajanlar var, onlar genelde her bulduğu yere oturup etrafı gözetlerler, kendi meraklarına bilgi toplarlar düzenli bir şekilde. Aslında kullanılıyorlardır ama hepsi anın zevki altında yaşayan kölelerdir. Ortada bir düşünce zinciri vardır, çok hissedilmez, birileri başlatır ve öylece devam eder. Sen kulağını dayar yalan yanlış ne duymak istersen onu alır birilerinin zavallı beynine fısıldayarak ne yaptığını bilmeden bir parça olur çıkarsın. Kimisi anlamaz güler geçer kimisi anlar ama parça olduğuna sevinir. Hiç bunların dışında kaldığınız zaman oldu mu diye sorarsan galiba cevabım hayır. Ne kadar bilinç enjekte edersen et beynine, bir anlık boşluk gelir yakalar seni, yaşadığın hayatın üstüne aynısını yapıştırır ufak bir detay dışında ve kimse altına açıklama yapmaz aradaki yedi farkı bulun diye. Böylece sen sayfalarca afişe etsen de her şeyi, içinde bulunduğun tablonun ufak bir boya parçası olarak bütüne hizmet etmekten kaçamazsın. Benim şuan yaptığın kimsesiz düşüncelerime başlarını sokabilecek bir yer bulmak. Kimi zaman bu biraz vicdanla kimi zaman kalemim ve onun yazdıkları ile amacıma ulaşmış sayıyorum kendimi. Huzurunu milyonlarca düşüncenin bağlı olduğu bir iple uçurumda sallamak ne kadar riskli dursa da değerli olmasını da sağlayan en önemli etmende budur. Bu yüzden huzur hep düşsel dinginliği simgelemiştir.

Biliyorum çok öğrenilmek istenmeyen şeyleri dile getiriyorum ama olurda bir gün yapmak istemediğiniz bir şeyi yaptığınızı fark ettiğinizde, sanmayın ki ben deliriyorum zira kendinizi psikolojik gerilim bir Amerikan filminde zannetmeniz normal. Gecenin tam ortasında, birkaç parçaya bölünmüş bedeninizle ne kadar bir bütün gibi dursanız da ruhunuz size ihanet edip çoktan karanlığın kucağına oturmuştur..


17 Temmuz 2010

Kafa Notları: Biz barıştık

Kıyasıya bir rekabete girecek gücüm yok. Sadece sessizliğini kabullenip kendi içimde çözmeye çalışıyorum sorunlarımı. Sonsuzluğun içinde ufak toprak kazılarıyla kendime güzel bir mezar hazırlamak asıl niyetim. Ne zamandır ve ne zamana kadar kendimi sevmemeye devam edeceğim bilemiyorum. Ya şeytan uyuşturmalı beynimi ya da ben yakmalıyım vücudumdaki her bir yeri.. Yine sert bakışlar topluyorum bedenimin üstüne. Bulduğum bir sürü cevap nasıl oluyorsa ufak bir boşlukta tekrar soruya dönüşmekte. Nereye kadar daha başa çıkabilirim bu durumda bilmiyorum. Zira bu vücut artık kendi kendine sığınamıyor...
Fark ettiğim en acı şeylerden biri kendime olan sevgimin azalması, böyle hazin bir sonla karşılaşabileceğimi biliyordum ama ruhumdaki iklim değişikliğinin ve amansız gözyaşlarının nedenin bu olduğunu hiç düşünmemiştim. Acı ve yapışkan gerçekleri kabullenmede müthiş bir yüzsüzlüğe sahibim bu beni yağmurlu bir havada ıslanan bir çiçek kadar masum kılmasada bir yerlerde yanmayı da haketmeyecek kadar iyimser kılar. Bu yüzdendir ilk kez tebessümle karşılıyorum olanları. Cümlelerim kaçak dövüşüyor çünkü farkına vardığım başka bir durum daha var. Yalnızlığım, evet bir çoklarının ağzına bile alamadığı, benimde yazmadan önce bir dizi saçma cümleye ihtiyaç duyduğum baş belası durum. Aslında çok göz önündeydi, son zamanlarda çok yaklaştığımı da hissediyordum cevaba ve beklenen oldu, sevgi paylaştıkça çoğalan değil midir? Peki ya sen daha kendine olan nefreti dinderemezken  olmayan bir şeyin çoğalmasına, seni sarıp sarmalamasına nasıl medet umarsın? Bu kendime attığım en büyük kazıklardan biri olmalı. Şüphesiz kendime güven oyu isteme hakkım olsa yapacak ilk şey kendimi kovdurmak olurdu ama nereye kadar  benliğimden çıkıp bu bedenin karşısına geçip bir bilmiş gibi kendime kızabilirim? 
Artık barışmanın vakti geldi. Madem bütün bu olanların nedeni sevgisizlik, ben de kendimi severek işe başlasam daha iyi olacak galiba. Bir kutlama yapmak gerekir buna ama fonda müslüm gürses çalarken ben nasıl bir kutlama yapabilirim bilemiyorum. Çok şasırmayın bir tek şarkısı var dinlediğim ama çok güzel bir şarkı neyse konumuz müslüm değil. Bugün bir kız arkadaşıma mesaj atmak istemediğim halde attığımı gördüm. Eski ben kendine kızar(ne çabuk girdim moda) bunu bütün gün sorgular, bir takım ciddi kararlar almadan konuyu kapatmazdı. Yeni ben, cici ben bunun çok büyütülecek bir konu olmadığını düşünmekte istemiyorsan atmazsın mesaj olur biter.Ooo ben bu yeni ben ile acayip iyi anlaşacağız gibi gözüküyor. Kurduğum son cümlelerin ağır dozda şizofrenik madde içerdiğini düşündüğünüzü hisseder gibiyim. Ama siz halen bir beden de bir kişi yaşadığınızı düşünüyorsanız, beyninizi ihtiyacı olan birine bağışlayında boşa gitmesin derim ben.
Son bir şey daha var. Geçenlerde ablamın düğünü için taaa ingiltere den gelen babamın dünyalar tatlısı kuzeni Turgut amcanın, sıradışı hayat hikayesi beni hem duygulandırıp hem de kulaklarımı çekmeme neden oldu. Evet hayatımızın en güzel dönemleri genç yaşlarımızın içinde bulunduğu dönem ama aynı zamanlarda şeytanın insan yörüngesine en yakın olduğu zamandır. İzlediğim Flashback of a fool(öneririm) filmiyle, turgut amcamın hayat hikayesinin tek bir ortak noktası vardı. Gençken yapılan hatalar maselef geçmişte kalmadığı, üstüne üstlük büyük bir küstahlıkla bütün hayatımıza tesir edebileceği gerçeği. Çok  yapışkan ama gerçek..


İşte o müslüm şarkısı..

12 Temmuz 2010

Kafa Notları: Bir Ömür Boyu


           Ablamın bana düğünden 7-8 ay önce söylediği "Taner 10 Temmuz düğüm tarihim" cümlesi ile beraber bir kaç görevde iliştirmişti yakama.Görevim, düğünün müzikleriyle  ilgilenmekti. Gerek hayatımın yoğunluğundan gerekse düğüne olan uzun sürenin verdi ği motivasyon düşüklülüğü ile bir türlü başlayamadım şu ufak göreve. Ufak diyorum çünkü ne zaman ablamın gözlerinde artık bıktım birsürü detayla uğraşmaktan bakışını görene kadar ki bu da yaklaşık düğünden 10 gün önceye denk geliyor, anlayamamıştım işin ciddiyetini. Sonrasında ne mi oldu? Elimden geldiğince tüm düşüncelerimi aynı yöne topladım. Kısa zamanda yapılabilecek en iyi işleri başardık. Değişik bir kına gecesi oldu. Gerçi kardeş, fotoğrafçı ve dj kontenjanından an an ablamı ve ortamı gözetleme sansım olması benim ilk deneyimim olsa da iki gün sonra ikinci bir kına gecesinde yine dj olarak yer almam ile kısa zamanda belli bir tecrübe oluşturmuş oldum kafamda. Kendimce sorumluluklar almayı seven biriyimdir, düğün yaklaştıkca sürekli değişen aile içi duygusal dengeler arasında kendime güvenli bir yer bulup, yapmam gereken işe, ablamın biraz olsun birkaç düşüncenin kafasında yer tutmamasına odaklanmam gerekiyordu. Bunu düğün gününe kadar birçok manevrayla ve az hasarla atlansamda. Uzun zamandır içimde biriktirdiğim bazı sorunların düğünden 2-3 saat önce tek bir cümle ile beni arkamdan vuracağını tahmin edemezdim. Ailenin önemine burda uzun uzun cümlelerle anlatmaya gerek yok. Sadece şunu sölemek istiyorum. Beni bu dünya da en içten acı çekmeme ve en samimi mutluluğa ulaştıracak şey ailedir. Sonuçta mutluluğa ulaşmak isterken, acı yolumu kesip hesap sordu. Onu neden uzun zamandır hissetmemişim diye. Bedeli göz yaşlarım olsada bir şekilde bunu da atlatmayı başardım. Aslında başardım dememeli çünkü ben birşey yapmadım bedenimin dışında herkes bunun en kısa sürede geçebilmesi için ellerinden geleni yaptılar. Ben sadece kendimi izledim. Düğün için detaylı bir program listesi çıkardım. Olabilecek her türlü olumsuz olayı düşünmek. İnsan ruhunun depresif yanını tetiklesede elimden geldiğince profesyonel olmaya çalıştım. İnsan birşeyleri bu kadar önemseyince ve başkası için sürekli fedakarlıklar yapınca, zihnindeki bütün zehirli düşüncelerin akıp gittiğinide öğrenmiş oldum.


           Tamam ben damat değilim evet anne ve baba da değilim. Dışardan bakınca bir kardeş olarak belki fazlaca büyütülmüş bir durumda var olabilirim ama bunların hiç biri ablamın gelinliğiyle arabadan inerken bir yandan ona güzel bir fotoğraf çekmek bir yandan da attığı bu büyük adımda yanında olduğumu hissettirmek adına verdiğim çabanın yerini hüzünle karışık mutluluğa dönüştürdüğü gerçeğini değiştirmez. Zaten şunu söleyeyim; hüzün ve mutluluğun birbirleriyle bu kadar çok samimi olduğu yegane ortam düğünlerdir. Gizli kahramanların yürekleri bununla beslenir düğünlerde. Ablam kuaförden çıkıp eve geldikten sonra bir saate yakın vaktimiz oldu ailecek oturup konuşabileceğimiz. Bunun kıymeti pek bilinmedi ama birkaç bilinçli düşünce bile anın unutulmazlığını ortaya sermeye yetti. Çok geçmedi damat(abim) da geldi. Biraz daha oyalandıktan sonra evden ayrılmak için hareketlenildi. Bir kaç çeşit gelenek abimin kıvrak hareketleri sayesinde başarısız sayılsa da en çok merak edilen konu benim yol kesip para almam, birkaç gün önce aldığım karar gibi oldu. Hiç birşey yapmadım. Çünkü biz an itibariyle bir aile idik ve paranın sağ cebten çıkıp sol cebe girmesi çok birşey değiştirmeyecekti. Bu mantık beni aldığım karara sürekledi ki iyi ki de öle olmuş. Salona biraz önce gidip hazırlıkları kontrol etmek o ana kadar hissedemediğim sorumluluğum yavaş yavaş omuzlarıma yerleşti. Çok büyük aksilikler olmadan düğünü geride bıraktık cümlesini kurabilmek benim adıma müthiş bir mutluluk. Biliyorum ki daha iyisi olabilirdi ama dans ederken ki çiftin mutluluğu ve gecenin sonunda ablamın o çok içten hüzünlenişi, törenin olması gereken gibi olduğu konusunda en büyük kanıtlardı. Evet çok isterim ben de başkasının yerine yaşamayı ve iki kişilik düşünmeyi ama bu çok farklı bir olay, bir ömür beraber yaşlanmayı birbirine armağan etmek en kıymetli ödüllerden olsa gerek bu hayatta. Ablama ve abime(enişteme) ömür boyu mutluluklar diliyorum.


                                                                                         Çift olan her şey güzeldir..

6 Temmuz 2010

Kafa Notları: Gidenlerden

Yine sarmaşık duygular var içerde  bir yerlerde, bu sefer sadece şehrin ışıkları ısıtıyor yarım kalan hayallerimi. Daha fazla uzatmak istemem bu tek taraflı ilişkiyi. Zaten senden yana hiç zaman bir beklentide bulunmadım. Bilirsin ben hep derinlerde diyemecek kadar içerlerde yaşardım. Bana insana benziyen bir gölge bile yeterdi. Sende bunu veriyordun, sadece bir kez bana bir şeyler verebileceğini düşünmek için kendime işkence ediyordum. Mantığım sorguda, gözleri ve ağzı kapatılmış. Soysuz bütün çeteleri kışkırtmış düşüncelerinde ama olmuyor, ulaşamıyor kalp şatosuna. Eşsiz monologlar sunmakta ve hiç bir alkış alamamaktadır. Nedendir bilinmez ona kin besleyen bir çok hücre var bu bedende. Nasıl bir zehirsin sen! Damarıma girmeden bütün canlılığımı kurutuyorsun. Böyle değildik biz ilk zamanlarda, sen silik izler bırakıyordun yarınlarıma, ben tek tek topluyordum açabildiğin tüm goncaları. Biz aramazdık anın altında değerli taşlar zaten baksak da  göremezdik. Biz körkütük aşıktın birbirimize. Hani bir bedende birçok kişiydik biz. Nerden bilebilirdim sen gittiğinde ben şizofren bir ilişki içine girebileceğimi diğerleriyle. Biraz uyuşturur gibi görünse de, zerre gerçeklerden uzak, kaynayan bir yoksulluğun içine çırılçıplak atlamak benim yaptığım. Ölmeyeceğini bilmek ne kadar da kötü. O her zaman biryerde saklanmış olan cesaretin, şeytanın tek bir gülüşüyle tüm ihtişamıyla geliverir yanına. Sen daha onun yokluğuna bile sarılamazken, kendine açılan bir kuçak görürsün. Artık nasıl bir sevinçdir enkaz yığının  altından "beni kurtarın" diye bağıran, tam kestiremeyemeceğim. Çok zaman geçmeden, kötü niyetler bir bir açığa çıkar. Son bakışını atarsın geçmişe yargılamak gelmez içinden. Tek bir sözü vardır hakimin bu tip durumlarda söylediği. "Kendin ettin kendin buldun" , bu cümle delik deşik bir ruha hitap etmeyi bile hakaret sayarken, kime nasıl anlatırsın sözcüklerinin anlamını? Çoktan bitmişsindir, sen birilerinin aklının ucuna bile yerleşemeden, göç etmişdir başka bir diyara..

Bebe bizler için söyledi..

Hızımı alamadım

Related Posts with Thumbnails