21 Mayıs 2010

Kafa Notları: Boğaz

Dev ile cücenin buluşması gibi benim boğazla buluşmam. Ne önemi var ki bunun. Biz böle de mutluyuz. Ben saramaz iken yaralarımı ve her seferinde mateme boyadıysam da her bir yanını yine de beni bırakmadın. Belki de budur seni büyük yapan ve sonunu bildiğimiz ama bize hep sonsuzluk hissi veren..Güzel bir akşamüstü var üzerimde, sen ise takıp takıştırmışsın yine. Şu ufak tepenin ardından güneşle kesiştiğini görmedim sanma. Bir şey sormak istiyorum bu köprü neyin sınırını çizmekte? Altından geçenler hemen kayboluyor sanki, yaşamla ölüm gibi.. Bugün takıntılıyım sana. Kusura bakma uzun zaman oldu böyle baş başa kalalı. Anlaşılan yalnız değilim, martılarda benim gibi düşünmekte. Kıskanılası bir uçuşla üzerine konup, senin varlığını hissedip sanki içini neşeyle doldurur gibi gülerek yoluna devam etmekte. Gülerek yoluna devam etmek dedim de aklıma uzun zamandır  birinin yanından ayrıldığımda arkasından gülerek düşünmediğim geldi. Çok mu zoru arıyorum ya da bu kadar zor mu tebessümü hakketmek bilemiyorum. Açıkçası birçok şeyin sınırlarını zorlarken galiba birşeyleri farkına varmadan terk ettim. Şimdi kendi sokağımda ve kendi çıkmazlarımda yaşıyorum. Korkmuyorum hiçbir şeyden ya da bunu ben yaptığım için korkmaktan utanıyorum. Hepimiz şu martılar kadar masum olsak, uçsak doya doya, yorunca denize sığınsak olmaz mı? Bir an olsun kalbe kirli kan girmese ve kötülükler şu akşam güneşinde yansa ne güzel olurdu. Doğa galiba buna kızdı. Ne de olsa herşeyin bir kanunu var. Sert rüzgarı içime öle girdi ki üşüyen sadece bedenim değil bunu hissettim.. Bu arada şu başımın üstünde uçup giden ufak kuşlar sanki yerlerine oturmuşum gibi sürekli etrafımda dolanıyorlar. Ama bilmeliler ki burası benim masam ve benim sandalyem. Son zamanlarda hiçbir şeyi bu kadar net sahiplenememen de işin en garip tarafı olsa gerek.. Biraz daha büyüyünce şöyle güzel bir yat alacağım. Küçükken en sevdiğim sözlerdendi. Çünkü düşünmesi basitti. Yatacaksın, kalkacaksın, büyüyeceksin ve istediğin şey olacak diye neşe işinde hayata devam ederdim. Ama nerden bilebilirdim ki zamanın bana sinsice güldüğünü. Geçen onca süre çok derinlere görüyor umutları. Belki birgün oturup kazmaya başlarım zamana inat. Şu an biraz uzağındayım çocukluk özleminin. Gün batıyor.. Rengini kaybetmeden yanından ayrılmak istiyorum. Ben seni hep gülerken gördüm öle de hatırlamak istiyorum. Hoşça kal..


Gece ve gündüz
Bir martının kanatlarında
Tüm acımı süpürdünüz..

13 Mayıs 2010

Kafa Notları: Dön(me) Dolap


Aldığın her nefes için hesap sormak gerekir mi kendine? Bu kadar bilinci açık olmak iyi mi? Görmemiz ve görmememiz gereken o kadar çok şey var ki şeçmek hepsinden daha zor. Hal böyleyken ya kör ebe oynayacaksın ya da odanın ışıklarını yakacaksın. Galiba ben kör ebe olamıyorum. İçimde bir yerlerde isyanlar kopuyor. Boyunduruk altına girmek istemiyor bilincim. Her anı kazıyarak, kazıtarak yaşamak istiyor. Ama buna dayanabilir miyim bilmiyorum. Senden birilerinin daha olduğunu bilmek korkutucu. Ben yerimi bulamamışken bir soru daha ekleniyor bilinmeyenler tayfasına ve bu gemi gitgide doluyor. Ya ayrılmalı artık bu limandan ya da ya da birşeyler bırakmalı geride arkama bakmadan. Ama bilemem ki attıklarımın değerini. Beni değersizleştiren gerçekten benim için değerli olmayı hak ediyor mudur? Kabul etmek bir erdemlik midir? ya da ezikliğin ta kendisi midir? Buna karar veremem şimdi. Beynim hacim sınırlarını zorlarken, düşüncelerim yeni uykuya dalmışken, zindan gecenin ortasında tek kişilik hücremde ve her bir hücremde solunan yalnızlıkla buna karar veremem..
Ruhum, geleceğinden şüpheli, şimdiki zamana kelepçeli ve bütün kaybedenler kadar dertli. Her yanım çelişiyor, neden böyleyim? Çelişkide olunca her iki tarafında kalbini kazanabilecek miyim? Ya başka bir yol varsa? Kime neyin hesabını vermeye çalışıyor bu beden, bunu yapacak tek kişi belliyken. Ne kadar kontrolden çıkmışım. Karanlık çöktüğünde ruhum bir bağımlı gibi titriyor. Gece örtemiyor, saklayamıyor kendi günahkarını. Kim bilir kaç kişinin düşünceleri azıyor ortalık siyaha bürününce? Bir yudum şarap ve çok az kalmış huzurumla zamana bırakıyorum kendimi. Neyi ne kadar kaçırdım  bilmiyorum ama asla başa dönemeyeceğim çok açı bir gerçek..

8 Mayıs 2010

Merhaba


Kimilerine göre ilk kıvılcım, kimilerine göre basit bir selamlama kelimesidir "merhaba". bana göre ise kaderlerin tokalaşmasıdır "merhaba" . Fiziksel aktivitenin yetersiz kaldığı ve içinde her türlü şeytanlığı barındırabilme ihtimaline karşın, hep birbirine yakın sevimlilikle söylenen yegane sözcüklerden biridir. Ne kadar değersiz, üzerinde de düşünülmeyen anların küçük bir öğesi olsa da. İçinde çok büyük özneler barındırmaktadır. Yeni bir başlangıçta ya da her yenilginin başında elbet bir yeri vardır "merhaba" nın. Benim için güzel bir yeni olan bir bloğa sahip olmak, size en içten merhabalarımı sunmama önemli bir sebep. Umarım en güzel anlarımın başlangıcı olursun. HERKESE MERHABA!!

Hızımı alamadım

Related Posts with Thumbnails