26 Şubat 2012

Tadını Çıkar

Artworks - Louise H - Le Turk



Durduruyor muyum seni? Cevap ver! Her seferinde sızıp gittiğimi neden gözüme sokuyorsun ki? Belki sonucu düşündüğümüzde esir olduğumuz şeylerin listesini tutsak, ardımıza nasıl baktığımızı anlayabiliriz. Yine de kaybolmadan önce söyleyeceklerimi dinlemeni istiyorum. Hazır kimse yokken, bir bedenden daha fazlası olmayı süresiz ret ettiğimiz için sarılalım birbirimize. Hem kıyıya vuran dalların fırtına sessizliğini yaşamamış olurum. Sırları karıştırınca ya da dev aynanın karşına kıyafetlerinle çıkınca hep aynı duyguyu yaşamaktan bıkabilir mi insan? Sıraladığımız nedenlerin arasından çıkarcı davrananları sevmemiz, bence özür dilemeyi bağlayan ve çark etmeyi basamak sayan zihniyetin kökünü oluşturmakta. Hani sen kapıdan çıkıp giderken arkana bakmadan ağlıyorsun ya, hayatına tokat atana hak etmediğini vererek kendi hakkından çalıyorsun ya.. İşte tam o sırada tohumluyoruz sabahın ilk ışıklarına.. Nereden geleceğini bilmediğim sözcükleri kafamda sıralayarak güzel bir gün geçirebiliyorsam, hangi dünyada olduğuma karar vermeyeceğimi herkes fark edebilmiştir sanırım. "Tadını çıkar" gibi bakıyorum ardından. Bir tutam şeylerin arasında elimin ne işi var diye sormuyorum bu sefer kendime. Dilimin neresinde olduğunu bilmediğim mecralarında yeni bir şeyde aramıyorum. İnan.. Aslına bakarsan güzün içine bu kadar sarı bulanmış bir pazar gününden çok da fazlasını hak etmiyorum. Dönemeçler diye diye hangi ahlaksızın sırtına yanaştığımızı unutsak da yüz yüze kaçacak yer sayısını azaltabiliyoruz. Saklanacak yerimiz var biliyorum ama çepere yaklaştıkça tuhaf bir koku geliyor burnuma. Daha fazlası olduğunu anlayabildiğin kadar yanımdasınız zaten kafa yormaya gerek yok. Çok laf soktukça ne kadar daha içime kaçtığının farkına varıyorum. Ruh orospuluğu da tam burada başlıyor zaten. Almak için vermeye başladığın da.. Tam bu yazı kadar uzaklaştım herkesten, ikinci tekil kişiye seslenirken yine karşıma oturdum. Resimdeki yedi farkı bulmaya çalışırken, sadece insan biriktirmekten başka bir şey yapmadığımızı fısıldıyorum kulağına. Duy beni! 

Pazar günüme bulaştırdıklarım hep değerlidir. Öyle de kalacak..
İyi geceler.

Oh Land - Wolf and I


16 Şubat 2012

Ters Orantı




Nerede kalmıştık? Unuttum.. En çok girenden başlayayım o zaman. Benim gölgelerim var. İnanmıyorsanız tek tek ispatlayabilirim. Gün batışına kir bulaştırınca ya da beyin uzuvların arasından egonu uzattıkça yaşlanmıyorsun. Anlasana! Geriye dönük aldıklarını, sağa sola bulaştırarak yaş kazandığını sanıyorsan, elbet bir gün sen de kusacaksın o korkuluktan sarkarak. Kendini uzaklaştırmak için tuttuğun arkadaşlarının eline sürülmüş basit bir tesadüften daha öteye geçebileceğini mi sanıyorsun? Ya da aldığın kararlar.. ‘Hepsi mi?’ diye bakma gözlerime. Sen kendinden utanıyorsun ve en kötüsü de anlamaya devam ediyorsun. Seni kör edip beynini ezsem ne kadar mutlu olacağımı hesaplayarak bile zamanımı çalabiliyorsun. Yapma.. Kendimden başlıyorum, gerisini getirememeyi boş ver, ileriye gitmemin tek suçlusu sensin.. Evet taşınacaksın ama önce ben bitirmeliyim ya da hiç başlamamalıyım. Çok görev alırsak ne kadar yükseliriz diye düşünen bütün düz mantık canlılar hakkında öyle sempatik düşüncelerim var ki sanırım bu dünyadan ayrılırken yanıma bile alabilirim onları. Hem bir gün durursam, yanımda gülünebilecek bir şeylerin olması gerekmez mi? Ayinime davet ediyorum sizi.. Bir şarkıya 150 kelime sığıyorsa eğer, hayatıma ters orantı yapacak kadar şeyi nereden bulabilirim diye kara kara düşünüyorum. Hayır, yardım etmeyin! Ben zaten karışıyorum hayatınıza siz isteseniz de istemeseniz de. Ben zaten ön sıradan yer buluyorum kendime sen en kötü performansını sergilesen de. Merak etme.. Bitiyor diye üzülmeyin, tükenmemeye o kadar çok alıştırıldık ki öldümüğüzde ot olarak tekrar doğacağımızı düşünen dedelerin torunlarıyız. Sonsuzluğu yapıştırınca karakterinin üzerine, kukla gözükmemek için yaptıklarınla daha çok yok oluyorsun. Farkına var! Aldığım kararın izlerini hayatımın her yerine özenle taşıyabildiğim için azim notumu yükseltsem de içerideki işçiliğe gereken saygılı göstermediğim için hep yarım kalıyor rüyalarım. En güzel yerine biber süren anneler kadar istikrarlı olsam, sürünebilen varlıklar arasında yerimi sağlamlaştırmış olurdum. Bir de kapıdan çevrildiklerim var ki, onlara zamanımın kodlarını vererek nerede olduklarını hatırlatmaya çalışıyorum. Benim görevim ortaya çıkarmak olsa başımı kuma gömerek sana ‘seni seviyorum’ derdim ki senin kelimelere sadık kaldığından çok kendime saygım var. Yapmıyorum.. Belki kenarda durunca daha heyecanlı geliyor olabilir size hayat ama içinize aldıklarınızın uçlarına bu kadar itaat ettiğinizde, siyaha saplananların dürüstlüğünü saatlerce tartışabilirim. Sıraladıklarının ya da değer biçtiklerinin içinde kimlerle yattığını ben biliyorsam sen ne hissediyorsun? Aldatma.. Sana arkamdan iş çevirmen için tek bir şans veriyorum. Sakın kullanma!


Tükürmediğimi yalamak en güzeli..
İyi geceler.


4 Şubat 2012

Doğum Günü


“İşte geliyor! Yıldızların arasında, dünyaları yutarak, atomlardan, güneşlerden enerjiyi emerek, işte geliyor! Kurşunlar öldürmüyor onu... köpekler ısıramıyor! Sağduyunun sesini dinlemeyi reddediyor! İşte, şimdi de bir hidrojen bombasını yuttu. Ah, Tanrım, geliyor... bizim tarafa! Kabus asteroid, manyak vakum, trans-kozmik serseri! Durduramıyoruz onu. Fotonlarla sarhoş oluyor, zehirli plutonium’dan pizzalar yiyip semiriyor. Petrolümüzü istiyor, güzelim kömürlerimizi istiyor, Graceland Birinci Hava Birliği’ni, askerlerin iplere astığı ıslak çamaşırları bile istiyor. Her ergi yalayıp yutacak, her voltu çiğneyecek, meğer ki... İşte, manyetik lazer filemizi parçaladı. Dikenli tellerin yararı yok, napalm ona bir ziyafet! Kurtulamıyoruz, yönünü değiştiremiyoruz... onu ancak bu küçük çocuk durdurabilir!”

Küçük çocuk, 20 yılını da yanına alarak büyümeye devam ediyor...
İyi ki doğdum.

Hızımı alamadım

Related Posts with Thumbnails