5 Temmuz 2011

Küçük Şehirler


Küçük diye burun kıvırdığımız, bol önyargılı şehirlerimiz varya. Aslında onlar sessizliğin birer başkenti. Ne kadar kavimler göçü gibi zihinsel isteklerimize, fiziksel şartlar ekleyip yaşanılası şehirleri koca koca sürülerin içinden seçsek de, geri geri ürkerek adım atmaya başladığımızda sırtımıza değen iş şey, küçük şehirler oluyor. Ruhuna, temposuna, büyüklüğüne ve gizemine büyülendiğimiz şehirlerde nefes aldıkça rahatlayan, nefes verdikçe daha çok sıkıntı üreten bünyemiz, her zaman kendi yolunu bulmaya çalışmıştır. Şimdi senin ellerinde biriktirdiklerin ve başkasına dokunduğunda kirlettiklerin daha çok içerden bakmana yardımcı oluyorsa, çok geçmeden hatırladıklarınla yorulmaya başlayacaksın. Daha ucuza mutlu olabilecek seçeneklere sahibinden kelepir bir eşya gözüyle baktığında, dallarına bez parçalarını bağlamış oluyorsun. Ellerini açtığında ya da gözlerini kapadığında koyduğun engellerle zamana tutunuyorsun. Eşelediğinde daha derine, derini çarşaflara bulayıp ıslakttığında yastığını hep boşluğa hizmet ediyorsun.. Çok fazla önyargı var.

Şimdi küçük şehirde güneş batıyor. Nefeslere huzur bulaşmış, koyu bir ton şeciyor kendine gökyüzü. Karşı karşıya oturmak bile müthiş zevkli. Bir tür oyun, rüzgarın getirdiği sardunya kokusu. Nelerden eksik kaldığı bilememek, şüpheli travması. Her şeyin birazına tav olan ruh hali, düşerken dua eden insan dudakları sanki. İnatlaşmak her zaman bir seçenek, sıkıntıdan kaynaklanan.

Küçük şehirler, baktıkça büyüyen ufuk çizgisi.. Kimi zaman seni bölen kimi zaman kendine sen dedirtebilen sığınaklar. Çantada hayaller “ bir gün geri geleceğim” dedirten şehirler..



1 yorum:

  1. ve yıllar sonra hep o küçük şehirlere dönmek zorunda kalıyoruz veya bırakılıyoruz...

    YanıtlaSil

my cracks

Hızımı alamadım

Related Posts with Thumbnails