Ne zamanın ne de vurgunun önemi
var, benim cümlemin içerisinde. Dışarıda kendini boşluğa bırakmış damlaların
bile hesabını tutamıyorsam, neden hep yanlış taraftayım diye bağırası geliyor insanın.
Tamam planlarımın hezimetinden ben sorumluyum ama tekil olanı lanetlediğimiz
bir dünyanın, çoğul olmaya zorlanmış beden yığınlarına tahammülüm azalıyor.
Sadece terse adım atmaya çalışırken yediğimiz tokatın etkisiyle fark etmeye başladığımız
bireysel hastalığımız, kıssadan hisse olarak damarlarımıza verilirse, biraz
olsun iyi niyete tahammülüm artar diye düşünüyorum. Zira karşımdaki bütüne,
paramparça olacakmış gibi bakıp kalıntıları arasında canlı aramak fazlaca zaman
alıyor. Gece uyumadan önce bugün neler yaptım sorgusuna girenler varsa
yazdıklarımı okumaya devam etsin, diğerleri asılı kaldığınız hava da karnını şişirmeyi
mesele sayabilir. Bize karanlıkta görünen ve ne tür bir döngünün parçası olduğunu
asla kavrayamadığımız sıkıntılar ile canımızı sıkmayı başarıyor olmamız sadece
nedenlerle kısıtlanamaz. Nefrete buladığımız ve her saniye terk edip gitmeye
dilendiğimiz ego parçacıklarının üstüne diken niyetine oturuyoruz. Birisi dışarıdan
elini uzatsa bulaşık zihnin, dengesiz hallerini müzikle tıkayabiliyoruz. Ama
siyaha adanan ve tavana bakarak aldığın karaların kaç tanesi açtığın
avuçlarında gezinip dudağına ulaşıyor hesapladın mı? Sanırım aramızda utanmaz
olan yok! Biraz sınır, neyin arkasında durduğumuzu göstermese ömrümüz vicdanın
altında geçecek. Madem bedenimize karanlıkta dönüyoruz, gün boyu kaptırdığımız
ve kapıldığımız şeylerin listesini yapsak ne kadar deli oluruz? Çözümsüz insan
kusurlarına bizi alıştıran kendimiz değilsek çok fazla düşman var demektir.
Geceler neye çare bilinmez ama gökyüzüne bakanlara boy aynası olduğu kesin..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
my cracks