20 Eylül 2010

Kalp Notları: Cesetler

Değişiyor zamanla kuruntu sıkıntılarım, canının yandığını bilerek gülüyorsun ya da akışına uyamadığın hayatın dert koylarında sana bıraktığı acılara sere serpe uzanıyorsun.. Zor.. Beynine giren kurtçuğun amacı süzüntüler arasından kendi içine çekeceği yaşanılanlar değil, keşke öyle olsa ama kendi pişmanlığının saflığında, tüm birikintileri sana yolluyor. Kabul etmeyeceğin bir şeçenek yok, zaten soru da yok ortada. Geceleri ıssız sokaklarda dolanan cevaplar var. Polisiye dizilere nisbet her seferinde kaçıyorlar kalbimin hışmından. O da yoruldu, çok bitkin atıyor.. Eskinin verdiği ritimli yükseliğin egosu, şimdi nedensiz çakılmasının en büyük sebebi. Bu hayatta yaptığın düzgün şeylerden sonra tabandaki perdeleri açma fırsatını beklentilerinden oluşmuş bir köle ile sana veriyorlar. Gözlerinden içeri giren görüntünün zihnini uyuşturduğu, nabzının yükselişine damar bulamadığı bir manzara, seni varlığın yapışkan zemininde, bir ayağın çukurda bırakıyor. Bu yüzleşmek değil, bu yüzsüzleşmek resmen! Arsızın sisteminde, çarkların, işleyişine tecavüz etmesi gibi.. Beklentinin boşa çıkması zorlamıyor umut tutmuş kalbini, her durumda yanında birilerini yaşatmak bu. Yalnızlığın çilesini suyu çıkmayan kış meyvelerine aşılayıp, sonbahar  da yumduğun ellerini birbaşka ten de uyutmak bu..Tüm gece düşüntükten sonra, sabaha doğru şımarık pikenin içine çektiği sıcaklığını,  yokluğunun bir hediyesi olarak sanmak. Bile bile yokluğuna sarılmak bile bile yokluğunda var olmak..
Sayfalar.. Gömmeye çalıştığın sızıntı gündemini, sana canlı canlı sunan, temizlik abideleri.. Belki kıvrımlarına sokulduğunda, yok saydığın gururuna, çakılı birkaç ayak üzerinde derme çatma bir bedeni miras bırakmak ne kadar doğrudur bilinmez. Yaşadığın dakikaların sinsice geleceğini zehirlemesi ne kadar adaletli ise gözlerine baktığımda gülen yüzünün, bambaşka düşüncelerde yaşanılanlara küfretmesi bir o kadar yıkıcı.. Bir elin belinde, benliğini karıştırırken o çorbada, karar vermediğin akşam yemeğinin üzüntüsünü, bir öpücükle geçiren eşinin bakışları arasında tartamadığın mutluluğunun, tezgahın üzerinde kalan şeker tozlarıyla şerbetlenmesi gibidir dokunuşlarım. Yazabildiğim her kelimenin nedenini hem kutsalıp hem lanetlemektir.. Çok, çok.. isteyipte, acılara sarılmaktır bu, bir düşünce geçerken ellerinden, kalbinin, göğüs kafesini basamak yapıp sadece ona uluşmayı dilemesidir. Bir ermeni müziğinde, klarnete hayat verip olduğun yerde saatlerce saklanmaktır bu aralar yaptığım. Çok düşünmemek, en büyük isteğim de olsa rüyalarımın hep bir bekleyeni var. Sen.. Dönülmez yolların yolcusu, renkli gözlerinde soldurduğun hayatının matem tutamayan çocuksu oyuncusu.. Bir rakı sofrasında bitirimediğim göz yaşlarımın, önce zihnine ordan da kalbine damladığı o ela göldeki en güzel balığımsın..
Yamacımda her gece başka, her gece daha fazla ve her gece daha yavaş içime giren, bırakamadığın bir aşk  var, sınırlarını koyamadığım, öldürmeye teşebbüs bile edemediğim bir suçlu o. Yargılanmayacağı bilincinin küstah rahatlığı var üstünde. Mahkemesi onda kaldı, zaten o da hiçbir duruşmaya katılmadı, ömür boyu birliktelik cezasından korkuyordu. Sahte avukatlar tuttu yalanlarını acımasızca söyleyen, küçücük şaitleri oldu geceleri öpüştüğü.. Çok düşünmedi.. sadece birşeyler istedi hep istedi hayatının her anında bir şeyler istedi, geceleri ağlerkende istedi, sevgilisinin omzunda yatarken de istedi.. Susamadı..Susunca karışacağı siste önüne görememekten korktu hep. Kaptanı olmak istedi hep peşinden getirdiği insanların, onları öldüreceğini bile bile.. Geriye dönüp bakmaz hiçbir zaman, enkaz görmek istemez.. Koyacak yeri kalmadığında, bir gün üstüne düşecek cesetin, sevdiği iğrenç kokusunda durduracak nefesini, son bir kez gülecek hayatına çünkü o hep güldüğünde ağlardı..
Başkasının gözlerindeki hiçliğinle bitirirken geceni, benim için de bir sigara yak..

                                    Duman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

my cracks

Hızımı alamadım

Related Posts with Thumbnails