29 Ocak 2011

Beyin Röntgeni

Başımın içindeki ağrı düşünmeme engel olsa ömrümün sonuna kadar çekmeye razıyım. Ne zamandır başka şeylerden medet umuyorum bilmiyorum ama kaçınılan sonun sahnelerini yavaş yavaş üzerimde oynuyorum. İnsanları betona bürüyüp dört duvar arasında üstüme gelmelerini beklesem de onlardan kaçmak için daha ne yapabileceğimi bilmemek canımı sıkıyor. Bir de her seferinde özenle dondurduğun duyguların daha çözülmeden yenilmeye çalışılması, buna hayır diyecek gücü nefes almak için harcadıysan ve çoktan tekrar tükürüldüysen herhangi bir yere çok fazla söz düşmüyor kendini tanımlamaya. Derdim de bu değil zaten sadece yapmak zorunda kaldığım, seçenek dahi oluşturmayan egoist ruh bunalımlarından nefret ediyorum. Basit bir ağrı kesiciyi eline aldığınızdaki o küçümser bakışı uykuya dalmadan önce kendime yediriyorum. Sinir, nefret, bulantı ve tabiki baş ağrısına rağmen kendini tezatlıklarla besleyen beyin röntgeni düşünceler, bilincim kapalıyken ne yapıyorsunuz bana demek istesem de yaklaştığım bedene savaş ilanından korkarak geri adım atıyorum. Yarım saati, günlermiş gibi yediren bünyeme hayran hayran, ışığa uyum sağlayabilen gözlerimle sersem sersem turlar arıyorum odamda. Sıcak yorganın altından çıkmak depresyon teşhisin bir belirtisiyse durmaksızın kendimi suçlamam ve sürekli aynı şeyi tekrarlamam neyin nesi diye soruyorum desenli perdelerime. Sonra uzun yıllar abimle paylaştığım odada onun nefesini dinleyerek uyuduğum huzurlu gecelerim geliyor aklıma. Biz büyüdükçe ben, onu koruyacak kadar biz olamadım, sadece elime yüzüme bulaştırdım..

Hayatı televizyon karşısındaki kanepeye indirgeyeli tam 1 hafta oldu. Birini bağrına basar gibi zihnime doluşan daha yeni eskimeye başlayan hatıralarımı barındırması, halen telefonumu başucumda taşımama neden oluyor. Tam bu sırada provokatörü eksik bir isyan cümlesi dökülüyor ağzımdan ve parmaklarımdan çıkan cümlelerin aslında her nokta koyuşumda sonlanmadığı gerçeği daha da hissettiriyor kendini. Her şey basit olsun derken ve fütursuzca hayatımıza eklediğimiz alışkanlıklarımızın nankör hikayelerini dinlemekten bıkmış bir parçamız var içeride. Bu sözler onun..

CocoRosie nin fısıldadığı şarkılar(Gallows) kendimi bir müzik kutusunun içinde figürana dönüştürüyor. Sahibim kimse onu mutlu etmek isteyen o kadar  çok sevgi var ki içimde lambadan çıkan cinleri kıskanıyorum, farkında değilim.  Beyaz sayfalara düşman baş ağrım kimin tarafında olduğunu yeteri kadar belli etmediğini düşünüyor olsa gerek zonklamasının nedeni. Eşiği yüksek bir fiziksel acı geçmişim olmasa beni uyuşturup geceyi, parlak aya kürtaj ettireceğine inanacağım. Senin amacın farklı ama ben biliyorum..

Tam karşımda kurumuş ama annemin umutlarını söndürememiş bir guzmanya  var. Guzmanyalar tam orlalarında kırmızı bir çicek taşırlar. Öldüklerinde sadece o çicek kurur yaprakları halen yeşildir, sen yaşadığını sanırsın ve bir gün cesaret edip kuruyan çiçeğe dokunduğunda bütün köklerinin öldüğünü farkedersin. Bu yüzden guzmanyaları severim daha doğrusu ölümlerini.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

my cracks

Hızımı alamadım

Related Posts with Thumbnails