25 Eylül 2010

Kafa Notları: Benim Bütün Rüyalarım Seninle..

Tarih 31 Aralık 2008, abim telefonla aramış ( o aralar Trabzon – Soçi arası bir feribotta 2. Kaptanlık yapıyordu ) o gün trabzon limanında olacaklarını söylemiş ve yılbaşına girerken gelip gemide onunla kalmak isteyip istemeyeceğimi sormuştu. Abim, deniz ve ilk gez rahatca gezebileceğim gemi üçlüsü sayesinden yola çıkmıştım çoktan. Abimin kamarasına girince biraz garip hissettim kendimi biraz kücüktü ama onun saatlerini, günlerini ve aylarını geçirdiği yer olması farklı bir iz bıraktı bende. Duvarındaki büyük gül eksizi  güzelliğinin yanında altında bulunan tarihlede insanı düşündüren bir öğeydi. Kamarada fazla durmayarak, güverteye çıktık. Açık havada içelen çay ve oynanan iki parti tavladan sonra biraz gemiyi gezdik ve ufaktan muhabbete başladık. Ayaklarımız, geminin arka tarafında, gemici diliyle kıç tarafında durduğunda, sözler daha derinden daha yürekten çıkmaya başlamıştı bile. Yüzümüz denize dönük, içimize poyrazı alarak, üşüyen bedene inat bulunduğumuz yerden ayrılmıyorduk. O konuşma hep aklımdadır ama unutmadığım bir sözü vardır abimin. Taner, sıkıldım yalnız yaşamaktan, deniz hayatından. Düzenli bir hayat istiyorum.. Bu cümleler çoğu kaptanın ağzından çıkabilir ama o an yerimde olsaydınız, bunun ne kadar içten ne kadar saf ve bir o kadar güçlü bir istek olduğunu anlardınız.. O zamanlar içimden geçirmiştim, umarım bu isteğinin kısa sürede, bir yerlerde onaylanarak ona geri döner diye. Nitekim bundan 5 ay sonra tanıştığı Gamze ablamla dün itibariyle bir ömrü paylaşmak için evet dediler. Şimdi gelelim düğün günü 24 Eylül Cuma nasıl başladı?
Sabah yarı uyurken birden o sersem bilincimden çok net bir soru çıktı, sence saat yedi olmamışmıdır bir gariplik yok mu? Anında gözlerimi açtım saate baktım, evet saat 07.45 ve benim alarmım 07.00 a kuruluydu. Hemen oda arkadaşımı tekmeleyerek uyandırdım çünkü onunda dersi vardı ve o da uyuyakalmıştı, sinirimi çıkardım işte. Acele edilen duş sonrasında teknik resim dersim için gerekli ekipmanları toplayarak odadan koşarak ayrıldım. Bu güne 10-0 yenik başlamak gibi bir şeydi benim için. Taksim e gitme çabaları ve derse 25 dk geç girdiğimde anfinin en arkasında yer buluşum, oradan tahtayı göremeyişim ve hocanında uygulamının bütün detaylarını bitirmiş olması, eziyetin gün içerisindeki en güzel sırıtışlarındandı. Hemen arkadaşların yanına sıvışarak gerekli bilgileri aldım ve uygulamaya başladım.. İlk uygulama 3 haftalık bir ödevdi, tam dersten erken çıkar 11.30 da Havaş a yetişirim derken gelen 2. Uygulama, çizilmesi gereken 5 tane karışık şekil ve 12.00 bitiş saati, tam bir tokat niteliğindeydi. Hocaların söylediklerinden kulağıma takılan arkadaşlar biraz çizip dinlenin sözlerine inat 2.5 saat ayakta çizim yaptım nitekim bir saat önceden 3 resmi çizerek koşarak fakülteden ayrıldım. Gümüşsuyundan Taksim e çok kez çıktım ama koşarak ve 3.5 dk da çıktığımı hiç hatırlamıyorum. Son dakka yetiştiğim havaşta yerimi aldığımda,  bedenim isyan bayrağını çoktan çekmişti. Birkaç derin nefes, üç-beş telefon görüşmesinden sonra kendimi daha iyi hissettim. Tam boğazdan geçerken onu aradım ama ulaşamadım, olsun yine de boğaz ve o müthiş bir ikili.. Hava alanından içeri girdiğimde istanbul – trabzon için yapılan son çağrı anonsuyla kısa süreli paniklesemde, danışmadaki bayanın ağzından o yanlış anonstu sözü içimi rahatlattı. Birde en sevdiğim yerden acil çıkış kapısı bölümünden( koltuk araları çok geniş tam benlik ) verdiği bilet sonrası biraz neşelendim. Saatime baktım 1 saat vardı uçağa bilerek en yavaş adımlarımla uçak giriş salonuna geçtim. Kapılar açıldı herkes girdi, genelde en son girerim uçağa salonda yalnız olmak hep güzel bir his olmuştur benim için. Yerime geçerken gördüğüm tombul yanaklı mavi gözlü kız bebeğiyle birkaç saniye bakıştıkmak ona bakıyor izlemini uyandırdı bende. Yerime geçtiğimde arkamdaki 2 iş adamının ellerinde 500 sayfalık notlarla, çok önemli bir toplantıya gidiyor olmaları ilk gözüme çarpan şeydi. Biraz uyuduktan sonra gömüldüğüm kitabın, basınç değişikliğinden her zaman ağıran sağ kulağım ve yanımdaki adamın posta gazetesi okurken ön sayfadaki anne-kız grup sex yaptı haberini okuduktan sonra direk 5. Sayfayı açıp haberin detayları bakması uçak notları arasındaydı. Eve geldiğimde saat 5 olmuştu ve yaklaşık 1 gündür yemek yememiştim. Bu zorunlu orucu anne yemeğiyle bozmak ve sonrasında o müthiş tatlısından yemek ( dilim sayısı vermek istemiyorum ) harikaydı. Apar topar giyinilen takım elbise ile düğün evine abimin yanına gittim. Masa üstünde gördüğüm fotoğraf makinesi  o geceki en yakın dostum olmaya aday bir izlenim bıraktı bende.. Konvoy şekilde düğüne salonuna gidiş, olması adetten olan aksilikler derken bir bakmışım abim ve gamze ablam evet demişler. Bir ömrü birbirlerini hediye etmek, her nefesini bir başkasıyla paylaşmak, sanırım gözlerindeki kocaman partıltıyı açıklıyordu. Sonra dansa geçtiler, sadece gözlerinin içine bakarak dans ettiler. Elimde fotoğraf makinesi harika kareler yakalamsa, aklımda hep başka karaler vardı. Kendi kendimin resmini çekiyor gibiydim. Biz de dans ediyorduk orada.. Onunla da paylaştım bunu, çok.. çok güzel bir andı. Kesilen pasta, rize geleneği takılan takılar ve en son çekilen hatıra fotoğraflarından sonra salonda kalen aile yakınlarında her zamanki gibi durgunluk vardı. Değişen alışkanlıkların,  beynine sorduğu acımasız soruları, ne kadar uğraşsanda yansır yüz ifadene. Benim için çok bir şey değişmedi yalnızca artık, abimi, ablamı ve anne babamı görmek için üç tane ev dolaşmam gerekecek..
Gecenin sonunda, abimin çok yakın arkadaşının kızı, Ezel in yeni uyanmış haliyle bana gülümseyişi ve o küçücük parmaklarıyla elimi sıkıca tutuşu, seni bana getirdi biran..

Mutluluklar
İdris & Gamze


Not: Fotoğraflar benim objektifimden

5 yorum:

  1. vayy.. çok güzel anlatmışsın ya.. mutluluklar dilerim

    YanıtlaSil
  2. uff soluk soluğa kaldım ben de okurken:)

    YanıtlaSil
  3. rory, teşekkürler :)
    judy, özellik gümüşsuyu taksim arası dimi :)

    YanıtlaSil

my cracks

Hızımı alamadım

Related Posts with Thumbnails