12 Eylül 2010

Yol Notları: Kesik Çizgiler

Daha yolculuğun başında yanım, tam bir beyefendi olan amcanın izmit de ineceğini  söylemesi, o indikten sonra istanbul a gidene kadar bir yolculuk yazısı yazabileceğim fikrini, beynimde aydınlattı. Nitekim o indikten sonra hemen laptobumu çıkarıp sınırlı sarj süresini en verimli şekilde kullanmak için zihnimi ve parmaklarımı çalıştırmaya başladım.

Otobüsler, düşünmek ve yanınızdaki, önünüzdeki insanların karakterlerini analiz etme açısından harika bir ortamdır. Bende bu  konuda oldukça istekli olunca ortaya güzel kareler çıktı. İlk önce çapraz ön koltukta oturan ( az önce önümdeki koltuğa geçti ) adamdan başlamak istiyorum. Kendisi sınırlı bilgisiyle bilirkişilik yapan tipik yurdum el feneri insanı, sadece kendisini aydınlatıyor. Saat başı bu saatte şurda olmalıydık çok gerideyiz, bu adam neden yavaş sürüyor, aa hanım bak burası çokbilmişler köyü ben burda doğdum gibi cümleler kurmadan sakinleşmiyor bu insan. Şimdi bakınca şöyle ensesine vurmak istedim ama neyse. Yanımda, kolidorun karşı tarafında oturan pembe tshirt beyaz kot pantolunlu apaçi gencimiz ise biraz sessiz ve pek ne yapacağını bilmeyen biri. Genelde uzaklara bakıyor ya da number one da rihanna ve beyonce kliplerini izliyor. Kesin bir sevgilisi vardır ama kliplerdeki kızları düşünerek de ne kadar boş bir insan olduğunu düşünüyordur. Az öncede bu çocuk ne yapıyor, otobüste yazı mı yazılır bakışı aterken beyaz çakma armani kemerini ve yine pembe yeleğinide görme şansım oldu. Memleketimin tipik erkeği, bi kırtasiyeden alınmış güneş gözlüğü yok bi de şu telefonun sesini kapatmayı unutmasaydı apaçi milli marşını duyup kendini tescillendirmeyecekti. Neyse amma konuştuk onu şimdi sıra şöfere geldi. Bir ara uyumaması için muavinle birlikte bir elinde direksiyonu tutarken diğer eliyle, el şakaları yapmaya başlayınca ve araba o sırada boş yolda sağ sol yapınca, Allah ım sana geliyoruz dedim. Yol boyunca bütün hit parçaları yüksek volumde dinlediği için ve gece saat 5 de beni Demet Akalın- Çanta şarkısıyla uyandırdığı için kendisine ne kadar minnettar kaldığımı inmeden söyleyeceğim. Bir de saat başı saçma saçma molalar vererek aslında sigara içmek için kendine fırsat yarattığını, bunu bütün yolcuların anladığını da ona söylemeliyim. Gelelim yolculuğun baş karakterine diyecekken, şöförün kuş sesiyle çalan telefonunu açması beni benden aldı çok farklı yerlere getirdi diyebilirim. Neyse son analizim ise yanımdaki baştada söylediğim, son derece beyefendi ton ton amcam. Yolculuğa başlarken iyi yolculuklar evladım demesi, bende kısa süreli şaşkınlığa neden oldu, ben yanımdakilerle muhabbet ederdim ama hiç iyi yolculuklar demezdim. Ayrıca amcanın ses konunun Tuncay Kurtiz gibi olması müthiş bir şey. İlk kez yolculuk da birinin meraklı sorularına tutulmadığım gibi amcanın sesini duymak için efden püfden konular açtım. Bütün gece toplasan 1-2 saat uyumuştur zaten sonrasında kendisininde eski bir otobüs şöförü olduğunu söylemesi, yolu bu kadar çok neden takip ediyor soruma cevap oldu. Az önce vedalaştık kendisiyle, bu yolcululukta baş rol oyuncum oldu. Umarım huzurlu bir yaşamı olur..
Şimdi biraz da kendimden söz edeyim. İlk bir saati terminalden alınan gazeteyi didik didik ederek doldurdum. Bu iyi bir hamledir, ayrıldığınız şehrin hüznü yaklaşık bir saatte geçer. Geri kalan zamanda gideceğiniz şehir de olacaklara kafa yorarsınız genelde. Tabi arkada gözü yaşlı bir sevgili ya da bir anne bırakmadıysanız. Sonrasında iki gündür bağırsaklarımda olan rahatsızlık biraz huzurum kaçırsada ilk molada yerini eski keyfime bıraktı. Son sayfalarını otobüse sakladığım Nietzsche Ağladığında kitabım ve giderayak mp3 üme attığım rastgele 3 albüm gece yarısına kadar gelmemi sağladı. Otobüs yolculuklarının en zevkli anlarıda o zaman başlıyor. Günün yorgunulu, yoldaki ufak taşların salladığı otobüs ve söför radyosunun sesi beni yavaş yavaş uykuya sevk ediyor. Fakat nasıl bir uyku, bilincim açık, göz kapaklarım küçük çocuk mızmızlığında kapanıyor .Düşüncelerim, bir şişe viski içtikten sonra kışın soğuğunda çırıl çıplak koşmak gibi arsız, özgür ve güçlü..  O kadar net ve derinki kollarıma attığım çizikler gibi önce duygularımı kızartıp sonra kalp atışlarımı kabarttıyor. Benim için müthiş saatlerdi.. Daha sonra radyodan ulusoy kızının sesini duyunca kendime geldim. Gece yolculuklarında molaların ayrı bir önemi vardır bende. Hiç bilmediğin bir yerde karanlığın üstüne çökmüs sönük bir tabelanın altında, rüzgarın ve soğuğun içime işlemesi kadar güzel bir şey yok. Düşünceler kilitleniyor, bir dağın zirvesinde sadece zirvede olmanın verdiği mutlulukla hayata tutunan dağcının beyninde hissediyorum kendimi. Koltuğuma geri döndüğümde kısa süreli geri dönme planları  yapsamda, hayatın  verdiği sorumluluğun gençliğime kelepçelediği istanbul , beni kendine çekmeyi başarıyor tekrar.. Bir ara bastıran yağmur, otobüsün ön camında, haşlanmış patetesin üzerine atılmış tuz tanecikleri gibi terleme hissi yaratıyor. Bu sırada çalan Candan Erçetin den Yalan şarkısı belki de o dar camdan görünen yolun kesik çizgilerin üstünde oynadığımız hayat oyununun en güzel şarkısı gibi geliyor size. Sadece su, sadece ben, sadece senden ibaretmiş sanki hayat..
Vakit geçirmek için müzik dinleyeceksem, playlist e sondan başlarım hep daha çok şarkı bulurum dinlenecek. Bu yöntem,  şımarık saniyeler arasına sıkışan, sabahın ilk ışıkları altında daha manalı bir havaya bürünsede. Yol yorgunluğu kendini göstermeye başlamıştı. Tam bu sırada görülen istanbul tabelasında yazan 459 km tüm moralimi sömürmeye yetti. (Suan boğaz   köprüsünü geçiyorum. İstanbul a bir selam verip geliyorum..) neyse 1 saatlik uykumda yeterli miktarda yolu yanık lastik sosunda yiyebilmiştik. Sabah molalarınıda severim. Bir tost, bir bardak çay(taze demlenmiş bu sefer) ve sıcak sıcak yeni gelmiş günün gazetesi ile birkaç sarhoş düşünceyi birleştirerek pirefabrik bir pazar sabahı kahvaltısı oluşturabilirsiniz yarım saatliğine. Sonrasında İzmit de yanımdaki tatlı amcam iniyor. Ben de laptobu kaptığım gibi kuruluyorum köşeme ve başlıyorum, kesik çizgilerin simetrik şekline çomak sokmaya..
Çoğu zaman hayallerim arasında özgürce dolaşdı, belliki sonsuz yeşil kırlarımı bulmuştu.. Küçücük bedeninde uçuşan eteğinle, sevgiyi hatırlatan her bakışınla ve kokunu alamadığım her anımda  yanımda olan yolculuk perisine teşekkürler. Kendisinin bu yazının arasında saklamasına izin verdim. Belki bir gün kocaman cümlelerle yeniden geliriz dünya ya..

Yol Şarkılarım..

2 yorum:

  1. bende dışarda okuduğum için benimde böyle yol durumum var. her arabaya binmemde yepyeni umutlarla gidiyorum hayallerle geçiyorum o yolları her dönüşümde hüsranla sona eriyor..

    ama cidden arabada türlü türlü insanlarla karşılaşıyorsun:)

    YanıtlaSil
  2. o insanlar hep varda otobüste daha iyi gözlemleniyor :)

    YanıtlaSil

my cracks

Hızımı alamadım

Related Posts with Thumbnails