29 Ağustos 2010

Kafa Notları: Cinnet Felsefesi

Bunalan sadece içim olmadığı apaçık ortadayken, sünger yutmuş duygularım daha ne kadar her şeyi içine alabileceğini sorgulamak, aklıma gelmiyor değil. İspatlanmış formülleri kullanmak, çözemediğim her problemin tekrar başa döndüğünü kanıtlarcasına benimle oynuyor. Düşerken, her seferinde yastıklı ellerimle yakaladığım bedenim, sonrasında daha yüksekten atmakta kendini. Kaçışını planlayan gözlemler arasında birden kendine hedef seçen düşüncelerim, içimdeki doğaçlama ihtiyacını çabuk karar alarak giderirken, ne yaptığını bilemeyen, kendini sorgulamaktan utanan bakışlarımla beraber başını eğmekte ve var olanı kabullenmiş gibi görünmesine aldırmadan sessiz sessiz ağlamakta. Bir gün ne kadar takıldığınıza dair görüş birliğine vardığınızı düşünmek, takılmak kelimesini bir cümle içinde maksimum iki defa kullanmakla alakalı. Ne kadar dönersem döneyim sağımda çarpacağım bir duvar, solumda aşağıya düştüğüm bir yatağım var, her gece sahte düzlüğüyle bedenimi kendine muhtaç yapan, piçliğini sabah uyandığında düşüncelerimin arasında koşturmaktan utanmayan..
Hayatımda oldum olası, yansımaları sevmedim, daha kelimeyi kullanırken sanrıdan ibaret olduğunu çağrıştırıyor bana. Yansımalarla gerçek görüntüler arasındaki zeminin dürüst olduğuna inanmak, batıl inançların başlangıcı oldu bende hep. Zamanla insan davranışları üzerinde olan yansımaları da fark etmeye başladım, başlarda fark edilmeyeni, görebilmenin verdiği salakça sırıtış zamanla yansımalara neden olan canlı türlerine edilen ağır küfürlere kadar ilerledi. Kendi bedenimde  başkasının yansımalarını taşımak, nefretimi yenildiğim her oyunda bana bir can hakkı verecek joker olarak görüp, sorgulama kısmını kısa tuttuğum nadir anlardan bir tanesidir. Bu nedendir ki bedenime yapılan zulmün yansımalarını elim kolum bağlı izliyorum. Çaresizce etrafıma medusa(bilmeyenlere) bakışları fırlatmak ve sonrasında sana verilen taşların arasında kendine oyun üretmek, çürüdüğüm gerçeğinin ilk aşaması olarak kabul görülmelidir.
Çürüdüğümü kabulleniyorum, bundan kurtulmak için yapacak çok fazla bir şeyim kalmadı. Uçlarının yandığı parmaklarımda tutuyorum sevgimi, sıkıca kucaklaya bilme ihtimali,  yorgunluğumu unutturan ama çok sevdiğim ufak bir rüzgarla, ellerimden düşmesi de her gece gördüğüm kabusum. Böyle durumlarda Nietzsche nin kendi hastalığı olarak adlandırdığı ümitsizliği, iliklerimde hissedip, benimle bir bütün oluşturduğunu inkar etmek, biraz da felsefenin içinde kaybolma isteğimdendir. Şimdilik hoşça kalın..

Uçan tavsiyeler: 1) Bir pazar uyandığınızda birini çok özlemeyin..

Zerdüşü dinlemek lazım..
"Kendi alevinle yakmaya hazır olmalısın kendini, önce kül olmadan nasıl yeni olabilirsin ki?"



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

my cracks

Hızımı alamadım

Related Posts with Thumbnails